28 Temmuz 2013 Pazar

Türkiye Turu iç anadolu hattı (Kayseri- Avanos- Çavuşin- Göreme- Nevşehir- Kaymaklı- Aksaray- Ankara)

Sabahın ilk saatlerinde kendimizi Kayseri'de buluyoruz. Henüz erken saatler olmasına rağmen alabildiğine sıcak, ramazan da olunca sokaklarda kimseye rastlamıyoruz, bütün dükkanlar kapalı neredeyse. Kahvaltılık birşeyler alıp çok da sıcaklara kalmadan Nevşehir yoluna doğru çıkmayı planlıyoruz. Açık bulabildiğimiz esnaftan Nevşehir yoluna nasıl çıkılabileceği hakkında tüyo alıyor ve bir halk otobüsüne biniyoruz. Abartısız bir 20 km kadar yol alıyoruz bu sayede ve Nevşehir kavşağında iniyoruz.
Nevşehir kavşağında otostop
Yalnız kovboy modunda Alper :)
Net bir planımız yok aslında, Avanos'ta pek bizlik birşey olmadığını biliyordum. Nevşehir'in merkezini de pek sevmiyorum. O sırada bir kamyonet durdu. Atladık hemen tabii. Biraz muhabbet ettik, Dilara'nın sürüngenci olduğunu, genel olarak da sık sık araziye çıktığımızı falan öğrenince "Abim siz asıl defineye çıkın, orada çok para var, hayatınız kurtulur." gibi tavsiyeler verdi. İzmir'den yola çıktığımızı öğrenince bir ürperdi, zamanında İzmirli bir mafyaya tarihi eser satacakken  mafya bunu tokatlamış(trilyonluk bir meblağdan bahsediyordu.), o zamandan beri İzmir'i sevmiyormuş. Yol boyu böyle geçti, sonra abi bizi Avanos'a girince indirdi, biz Göreme'ye doğru gitmeye karar vermiştik. Çömlekçilerin önünde otostop çekerken Avanos'u sevmemekte haklı olduğumu gördüm, fazla "turistik" bir yerdi. Modifiyeli bir araba durdu, atladık. "Çavuşin'e gidiyorum" dedi, biz de orayı da görelim madem deyip orada inmeye karar verdik. İyi de yapmışız. Biraz gezdik köyü, hem de gölgelik bulup dinlendik. Fazla gülüştük herhalde, oradaki dedelerden biri baya bağırdı çağırdı bize, tüydük. Göreme'ye gideriz artık diyorduk ki ilerde bir kafede Pink Floyd çalıyordu, istemsiz olarak yönlendim. Uzun süredir müzik de dinlemeyince insana baya ulvi geliyor rastlantı. Oradaki abiyle de baya sohbet ettik, oldukça kafa bir insan (Mustafa Kemal Abi, Akasya Kafe). O da baya görmüş geçirmiş, güzel bir sohbet oldu, oldukça da konukseverdi, çay- kahve falan ısmarladı. Çantalarımızı kafede bırakıp oradaki eski yerleşim yerlerini(kilise ve kale) gezme imkanımız oldu. O bölgedeki her tepe gibi burası da oldukça etkileyici bir yerdi. Gezdikten sonra Mustafa abiyle vedalaşıp Göreme'ye doğru yürümeye başladık. Yol üzerinde atv araçlarının kaldırdığı toz toprak altında uzun süre yürüdük ve sonunda Göreme'ye ulaştık. Bu bölgedeki en sevdiğim yer belki de. Manzarası, vadileri gerçekten çok güzel Göreme'nin. İlk iş seyir balkonuna tırmandık. Tam da vaktinde varmışız, muhteşem bir manzaranın keyfine varıyor, hatırlarız diye birkaç fotoğrafını alıyoruz.
Göreme'deki seyir terasından günbatımı manzarası


Güneş gözden kaybolduktan sonra iftar çadırına gidelim dedik ama herşey silinip süpürülmüştü :) Biz de Nevşehir'de Alper'in bir tanıdığına misafir olduk. Çok da güzel ağırlandık. Sıcacık duş alabildiğimiz her yer zaten muhteşem geliyor bize :). Ertesi gün ise sabahleyin Uçhisar'a doğru yola çıktık. Daha önce çıkmış ve beğenmiştim. Manzarası gerçekten kapadokyanın büyük bir bölümüne hakim. Görülmeye değer bir yer. Orada ufak bir gerilim yaşadık ama nazar boncuğu olsun artık o diyelim :).

Uçhisar Kalesi ve manzarası
Kale altındaki ufak, ev şeklindeki peri bacaları


Ardından Kaymaklı yeraltı şehrine doğru yol aldık.(Derinkuyu'yu daha önce gezmiştim, hiçbirimizin görmediği bir yer olsun diye orayı seçtik).
Alper'i farkedene ödül varmış(Kaymaklı Yeraltı Şehri'nde)
Orayı gezdikten sonra ise merkeze geri dönüp Ankara yoluna doğru çıktık. Ankara'da kısa bir süreliğine yollarımız ayrılacaktı. Bu sefer oldukça meşakkatli bir otostop oldu. Önce Nevşehir'den Acıgöl'e, oradan Aksaray'a, oradan da son olarak Ankara'ya akşam saatlerinde ulaştık. Alper şehrin diğer çıkışına doğru yol almak üzere devam etti, biz ise indik. Ankara'da bölümden arkadaşım Eren bizi ağırladı. Oldukça keyifli bir gece(müzik, muhabbet) geçirdik. Ertesi gün bizi yine uzuuun bir yolculuk bekliyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder