22 Kasım 2012 Perşembe

Gençlik Treni(Kars, Erzurum, Divriği, Sivas, Samsun, Amasya)


Kars garına ulaşıp kalkacak olan kafkas gençlik trenini beklemeye başlıyorum, tren garında bekleyiş içerisinde olan insanları gözlemliyorum. Oldukça farklı yaş gruplarından ve sosyokültürel altyapılardan insanlar göze çarpıyor, ki bir süre sonra herkesin gençlik trenini beklemekte olduğu ufak diyaloglarla  ortaya çıkıyor. Sonrasında herkeste yol arkadaşlarını tanıma faslı başlıyor. Bu durum Erzurum gara girilene kadar devam ediyor. Bu süreçte tren oldukça boş ve sakin, yaş grubu da nispeten dengeli( en azından 18-29 yaş kaidesine uyulmuş). Fakat Erzurum'da karşılaştığımız manzara dehşet vericiydi benim açımdan. Oldukça kalabalık bir güruh(yaş grubu da belirgin şekilde düşük), bağırış çağırış içerisinde birbirlerini eze eze biniyorlar trene, öyle ki kapıları kitlemek zorunda kalıyoruz buna rağmen kapımız sürekli zorlanıyor. İşte o an bir "acaba?" ortaya çıktı zihnimde. Neyse ki oda arkadaşımı(Çağlar, selamlar ona buradan yeniden :) ) Kars'ta tanıştığımız sırada bulmuştum diye geçirdim içimden. Tren kalktı, herkes odalarına yerleştirildi de biraz duruldu ortalık, ama gezi boyunca çekeceklerimiz bunlarla sınırlı kalmayacaktı tabii ki. Fakat yorgunluğumun ve üzerimde oluşan karamsarlığın da etkisiyle o gece pek uzun sürmedi, uyumayı tercih ettim. Yine bir parantezle belirtmek gerekir ki, her ne kadar muhtemelen bir daha binemeyecek olsam da, yataklı vagonlar gerçekten seyahati oldukça keyifli ve rahat kılıyor.
Yataklı vagonda oda arkadaşım Çağlar ve Muhammet ile birlikte

Sabah, kahvaltı anonsuyla uyanıyorum. Zaten akabinde Sivas'ın Divriği ilçesinin garında duruyoruz. Divriği gördüğüm kadarıyla it ölmez kervan geçmez bir yer, fakat oldukça görkemli bir camiiye sahip ki Unesco tarih mirası listesinde yer alıyormuş kendisi. Yine belirtmeden geçemeyeceğim, orada rehber olarak gönderilen insan öyle hurafeler anlattı ki kanım dondu, resmen sınır tanımaksızın sıkıp durdu. Dolayısıyla çok uzun katlanamadım kendisine ve kendim gezdim. Camii görüldükten sonra Sivas'a doğru yola koyuluyoruz. Akşama kadar vaktimiz olacak burada. Önce rehber eşliğinde şehir turu, ardından serbest zaman şeklinde planlanıyor. Rehber eşliğinde müzeleri ve harabeleri gezdikten sonra şehrin ruhunu bir süzelim, köftesinden de yemeden gitmeyelim diye düşünüyoruz. Çoğu anadolu şehrinde benzerleri görüldüğü üzere merkez bir "mecburiyet" caddesi üzerine kurulu. Fakat Sivas'ı farklı kılan o geniş kaldırımlar, insan gerçekten kendisine saygı duyulduğunu hissediyor, muhtemelen yapılma amacı bu olmasa bile. Sivas denince akla gelen ilk şey, benim için Madımak Oteli idi. Serbest zamanda sora sora orayı buluyoruz, gördüğümüz camekan kaplı kapalı bir bina, bilgi alacağımız kimse yok. Şimdiden tarihin tozlu sayfalarına gömülmüş, şehir sanki büyük bir ayıbın örtmeye çalışırmış gibi... Hayalkırıklığı ve tatminsizlik sonunda acıktığımızı farkediyor, ismi sıkça zikredilen Kirli Ahmet'in köftesini yiyoruz, ki anlatıldığı kadar iyi olduğunu söyleyebilirim. Gezi biterken oda arkadaşım Çağlar'la gizliden ufak bir iki nevale alıp trene doğru yürüyoruz. Akşam şarabın ve yasak çiğnemenin de etkisiyle oldukça keyifli geçiyor. Uyanıp gözlerimi pencereye yönlendirdiğimde gördüğüm manzara oldukça güzel, sık bir yeşillik ve tepeler arasından ilerlerken karadenizde ilerlediğimiz konusunda hiç şüphem kalmıyor, zira 1 saat sonra Samsun'a varıyoruz.
Samsun kurtuluş savaşı tarihi müzesi gibi bir şehir, her yerde izlerini ve anıtlarını görmek mümkün. Şehir merkezi de oldukça büyük. Rehber eşliğinde müzeler ve anıtları gezdikten sonra sıcak ve rutubetten bayılmak üzereyken serbest zamanda Karadeniz'de ilk defa yüzme fırsatı buldum. Yazın sıcağında bu kadar yoğun gezerken oldukça güzel bir su molası oldu bu benim için. Akşama doğru da merkezi gezmek, yerel tatlarını denemek için dışarı çıktım. Samsun pidesi ve nokul pek hoştu. Özellikle nokul'u özleyeceğim sanırım. Bir noktada da şehirdeki genç hanımların alımlılığından ve kibarlığından bahsetmem gerekiyor. Belki sadece rastgelmiştir fakat şehri gezdiğim süre boyunca tecrübelerim böyle oldu. Unutmadan, Samsun'un kordonu da oldukça güzel bir manzaraya sahip, fakat amazon absürtlüğüne değinmeye gerek bile duymuyorum, çok gereksiz olmuş.
Gecenin sonunda Samsun'dan çıkıp Amasya'ya ilerliyoruz, o yorgunlukla gözlerim kapanıyor. Uyandığımda neredeyse Amasya'ya ulaşmak üzereyiz. Tarihi binaları bol bir şehir Amasya. Evleri, Kral Kaya Mezarları ve ortadan geçen Yeşilırmak şehri güzel kılan öğeler. Şehri gezmek için nispeten daha az vaktimiz var, öğleden sonra tekrar Erzurum yoluna çıkacağız. Fakat şehrin her yerini fotoğraf karelerine sığdırmak geliyor insanın içinden, bol bol fotoğraf çekiyoruz.
Planlanıldığı gibi öğleden sonra Erzurum'a doğru yol almaya başlıyoruz, artık gezinin sonuna geldik sayılır. Herkes eve dönme planları yaparken benim aklım gelecek rotalarım ve onların alternatifleri ile meşgul.
Ertesi gün öğlene doğru Erzurum'a varıyoruz, ben de dahil olmak üzere büyük çoğunluk burada trene veda edecek. Fakat öncesinde şehir gezisi var. Tarihi binaları geziyoruz, kaleye çıkıyor, saat kulesinde fotoğrafımızı çektiriyoruz =) Bu sırada kıtlama çayı da deniyoruz, şekerleri oldukça ilginç, çaya atıldığında erimiyor, ağzınıza attığınızda da uzun süre erimeden kalabiliyor. Bunun yanında sert ve bütün şekerlerin boyutları farklı. Gövermiş peynir de denen küflü peyniri de deniyoruz mandıralardan birinde, her ne kadar görüntüsü çok çekici gelmese de ben oldukça beğendim. Şehirden ayrılmak üzere gara doğru yol almadan önce şehrin esas oğlanları cağ kebabı ve kadayıf dolması ile tanışıyoruz. Alışılmadık bir servis sözkonusu cağ kebabında, eğer garsona aksini belirtmezseniz sürekli şiş getiriyor. Bunu bilmediğimizden ve cebimizde de pek paramız olmadığından sorduk, işin aslını öğrendik, kibarca diğer şişleri iade etmek durumunda kaldık :D Yediklerimizin ardından ufak çaplı bir fesat geçirsem de tadı hala damağımda.
Yiyeceklerinin daha fazla bağımlısı olmadan Kayseri'ye gitmek için Kars'tan gelecek olan Doğu Ekspresi'ni beklemek üzere gara gidiyorum. Oda arkadaşımla beraber örtülü kuşetli bilet alıyoruz( ben sadece 12 lira fark ödüyorum, tur kartımdan ötürü.), bu da oda arkadaşlığımızın bir gece daha devam edeceği anlamına geliyor, fakat o Ankara'ya kadar devam edicek. Benim planım ise sabah Kayseri'de inip gece güney ekspresiyle Adana'ya doğru devam etmek. Böylece güney anadolu yolculuğuna başlamış olacağım.

Dipnot: Gençlik treni için yazdığım sansürlü ve editörden geçmiş bir yazı daha bulunmakta( roland garros'a götürülecek adaylardan biri olabilmek için yazmıştım). Okumasanız da olur.
http://www.blogteb.com/genclik-treni-gunlugu-ozan-arslan/

Kars


Pazar akşamı Kars'a vardığımda bir arkadaş beni tren garından aldı ve taktire şayan projeleriyle bilinen Kuzeydoğa Derneği'nin ofisinde geceyi geçirdim. Burası bir yurt havasında, doğa ile ilgili bilimsel çalışmalar yapan insanlar hem konaklıyor hem de fikir teatisinde bulunuyor, couchsurfingcilere de çoğu zaman yardımcı oluyorlar. Oldukça renkli insanlardan oluşan güzel bir ortam var yani. Sabah uyandığımda Kars'ta yapmayı planladığım birçok şey fakat kısıtlı zamanım(4-5 saat) vardı. Yıllardır aklımda bulunan kaz eti yeme ve ani harabelerini gezme planlarım bir sonraki sefere kaldı ama şehri ve kalesini dernekten arkadaşların rehberliğiyle ayrıntılı olarak gezme fırsatı buldum. Kale özellikle bütünlüğünü korumakta ve şehre oldukça hakim. Çok düzenli ve planlı bir şehir Kars. Rus yapısı taş binaları oldukça görkemli duruyor, yalnız oraları kristal karlarla süslenmiş bir şekilde kışın gezmeyi daha çok hayal ettiğimi itiraf etmeliyim. Yazın her gün öğlen saat 2'den sonra yağmur yağıyor olması da muhteşem bir anektod. Mutlaka tekrar gidilecekler arasına not ediyorum Kars'ı, ilçeleriyle beraber gezmek üzere ve Gençlik Treni'ne katılıyorum.

Kars Kalesi'nden şehir manzarası
Kars Kalesi

Son hazırlıklar ve başlangıç

Yolculuğa 6 temmuz  cuma akşamı stajımın sona ermesiyle beraber(18:00'de mesai bitti ve tren saati 19:20 idi =)) Karesi Ekspresi'ne Manisa'dan binerek başladım(Tren tur kartı aldığım için yol boyunca bindiğim bütün trenler ücretsizdi.). Hedefim Kars'a ulaşarak 5 gün sürecek olan Kafkas Gençlik Treni'ne katılmaktı. Karesi Ekspresi öğlen saatlerine doğru Ankara'ya (tadilat nedeniyle Sincan'dan otobüs aktarmasıyla) ulaştı. Doğu Ekspresi'nin kalkış saati geç olduğundan akşam vakitlerine kadar boş zamanım vardı, kızılay taraflarında dolaşarak geçirdim bu zamanı, pek kayda değer birşey yaptığım da söylenemez. Zaten Ankara, ortamına da pek alışkın olmadığımdan ötürü sanırım, bende bir kasvet hissi yaratıyor. Her neyse, akşama doğru Doğu Ekspresine bindim ve çoook uzun (28 saat civarı) sürecek yolculuğa başladım. Ankara'nın doğusu benim için tamamen yeni olduğundan ötürü çevreyi, hattı, insanları, şehir silüetlerini inceleme fırsatım oldu. Yolculuk boyunca insan profilleri(özellikle yükler, doğuya gittikçe valizlerin yerini bol hacimli çuvallar aldı en basitinden) bariz farklılıklar gösteriyordu. Fakat yolda en çok dikkatimi çeken şey HES şantiyelerinin bolluğu idi. Aktığını gördükleri bütün sulara HES yapmaya niyetlenmişler, ki bazılarını görseniz dere bile demezsiniz. Neyse, sonunda Kars'a ulaşabildim.Trenin de oldukça rahat olduğunu belirtmem gerekiyor bu noktada, gerek priz bulunmasının sağladığı rahatlık gerek koltuk genişliği pulmanda geçirdiğim 28 saatte beni yorgun düşmekten kurtardı.

Doğu Ekspresi vagon kartı

Yolculuk donanımım, trende priz olması gerçekten çok faydalı oldu.

Tren ve otostop karışımı Türkiye Turu

Bu blogu açma fikrini vermiş olan gezimden bahsedeceğim bu satırlarda ve akabinde gönderilerimde. Özetlemek gerekirse gezi boyunca izlemiş olduğum rota sırasıyla :
Manisa- Ankara- Kars- Divriği- Sivas- Samsun- Amasya- Erzurum- Kayseri- Adana- Antakya- Samandağ- İskenderun- Mersin- Silifke- Tarsus- Gaziantep- Nusaybin- Midyat- Hasankeyf- Batman- Diyarbakır- Siverek- Narince- Nemrut- Pütürge- Elazığ- Tunceli- Erzincan- Kayseri- Avanos- Çavuşin- Göreme- Nevşehir- Kaymaklı- Aksaray- Ankara - Amasra- Bartın- Safranbolu- Karabük- Zonguldak- Ereğli- Alaplı- Düzce- Kocaeli- Gebze- İstanbul- Çorlu- Havsa- Edirne- Uzunköprü- Çanakkale- İzmir

şeklinde oldu.
33 gün süren yolculuğum boyunca cebimden toplam yaklaşık 250 tl(Tren tur kartını yolculuk öncesi aldığımdan dahil etmiyorum, zira olmasa da olurmuş aslında.)
Tren ile aldığım toplam mesafe : 8000km
Otostop ile katettiğim toplam mesafe : 2845 km






<a href="http://www.bloglovin.com/blog/12510573/?claim=y8qzfarfdt3">Follow my blog with Bloglovin</a>